1. kendimi açıklamam gerekiyor sanırım şu noktada. çünkü gruptan çıktım gitti. çünkü bir süre her şeyden uzak kalmak istedim. çünkü saçma sapan ruh hallerinde bulunup kendimi üzüyorum. çünkü daha olmadım ben.
    yine kendimden devam edecek olursam ; kızgınlık değildi durumum benim kalbim kırıldı. gelip seninle konuşmadım çünkü ben kızgın olduğum ya da sinirli olduğum zaman veya kafamda bir soru işareti olduğu zaman konuşmak gibi bir huya sahibim. kırıldığım zaman her şeyden kaçıp gidiyorum çünkü kaldığım zaman saçmalıyorum ve bu bana zarar veriyor. o yüzden gelip sana bir şey söylemektense uzaklaşmak istedim. zaten yeterince saçmalıyorum ve bunu sana neden anlatayım? niye kafanı açayım ki?

    genel konuya dönüş yapacak olursak : x ya da y var diye seni unutmak söz konusu değil. ben z'yi bile adam akıllı görmüyorum , hiçbir şey yapacak vaktim ve enerjim yok -konu öncesi- çünkü ciddi yoğun çalışıyorum/çalışıyordum. sebebi oydu. ama gruptan çıkmam evet kaçmak içindi.

    w mevzusuna gelecek olursak : w'nin ruh halinin iyi olmadığını biliyorum. ve w'yi seviyorum. konunun ona bağlanan kısmında ne oldu da konuşmuyorlar ulan benimle demedim değil. ama saçma salak konulara girmedim çünkü inan ki kafam oraya girecek kadar boşluğa sahip değil.

    kaçıyorum. çünkü seni seviyorum ve ruh halim değiştiği zaman bu senden bağımsız şekilde bana zarar veriyor. bana kızabilirsin , sıçarım böyle işe diyebilirsin , çocuk gibi davranıyorsun da diyebilirsin ama durum bu. ben daha büyümedim. ve sanırım kendi kafamdaki o "büyümek" olgusuna erişene kadar bu saçma ruh halinde olacağım. bunun benden başkasının canını sıkmasına hiç gerek yok.

    o yüzden ; geçici süreyle -kalıcı da olur dersen bişey diyemem sana kalmış- hoşçakal. ne ruh halimin , ne tavırlarımın ne de benimle ilgili başka bir şeyin kimsenin sinirini bozmasına gerek yok. kendine iyi davran.

    -sevgi bende hep vazgeçmek olarak vuku buluyor. ya da vazgeçilmek..
  2. hala aklımdan çıkmıyor.
    aylar sonra , birbirimizi tanımamıza rağmen o kadar konuşmamızdan sonra bir araya gelebildik. bir önceki geceden mideme ağrılar girmeye başlamıştı bile.

    öğlen kalktım , kısa bir ayılma süreci , kahvaltı duş ve hazırlanmaya başladım. genel özensizim sanırım ben. siyah pantolonumu giydim , üstüne bordo bi tişört , satürn kolyesi. saçlarım biraz kendi kararlarını veren cinsten. dalgalıdır normalde ama sanki daha güzel olmam lazım bugün kafasıyla iyice kıvırcığa dönüştü. hafifinden bir makyaj yaptım , 13 yıldır olduğu gibi vanilya kokumu sıktım , çıktım evden.

    muse konseri için gelmiştim sözde istanbul'a. konser iptal oldu , gelmeyebilirdim ama bir şey çağırdı beni dayanamadım ben de iptal etmedim biletleri.

    metroya bindim. duraklar geçmek bilmiyor , yer altındayım dayanamıyorum üstüme üstüme geliyor her şey , sıcak ve kalabalık. kadıköy'de inip kendimi nasıl dışarı attım bilmiyorum bile. biraz nefeslenip sigara yaktım , her bir hücrem heyecanlı. yavaştan yürümeye başladım , buluşacağız ve bir yere gideceğiz ama yolda karar veririz diye düşünmüştük. neyse. rexx'e yürümeye başladım , unutmuşum istanbul'u biraz. buldum yolumu , beklerken bi sigara daha yaktım.

    sonra geldi. tanrım.. eğer varsan veya ordaysan sana ben o an inanmış olabilirim. bir insan nasıl o kadar güzel gülebilir? ya da ses? o nasıl bir ton? gözlerine baktım sarıldıktan sonra , beni oraya gömün..

    konuşarak yürümeye başladık ama ben bulutlar üzerinden katılıyorum seyire. karga'ya gittik yavaş yavaş. güneş batmadan içmeye başladık daha.

    uzun zamandır konu tıkanmadan kimseyle konuşmamıştım. her şeyden konuştuk. her şeyden. ve eksik parçalarımdan biri tamamlanmış gibi oldu. hayatımdaki en güzel günler listesi yapsam ilk 3e net girerdi o gün.

    saat ilerledi sonra. saat ilerlerken biz sanki sabit kalmıştık. insanlar değişti , saat geçti , güneş battı , ay bile gidiyordu ama biz zamanın o bize ait olan kısmında kaldık. burun buruna durup da kokusunu içime çekmemek mümkün değildi. başım dönüyordu ama alkolden değildi eminim ki. kafam o'ndan güzel olmuştu. parmaklarını parmaklarımın üstünde gezdirdi ; "gitmek zorunda mısın?" değildim. hiç planlamamıştım ki gitmeyi. bana kalsa işi gücü bırakıp o an istanbul'a taşınırdım. ve bir saniye bile yanından ayrılmazdım. "değilim" dedim ama sesim çıktı mı bilmiyorum. sadece göz göze geldik. o an tüm dünya camdan bir fanustu ve konuşursak kırılıp gidecekti , biz de içinde ayrı düşecektik..

    taksiye nasıl bindik , eve nasıl girdik net hatırlamıyorum. ama dedim ya , alkolle alakası yoktu. kokusundan , gülüşünden , gözlerinden kafam güzel olmuştu. belime dolanan ellerini , dudaklarımdaki nefesini hatırlıyorum. nefesim kesildi resmen.

    sonrası bir rüya. gün doğumunda yavaşlayan ve huzurla son bulan..

    başımı göğsüne koyduğum zaman saçlarımdaki parmaklarıyla uyuyakaldım. gülümsemesi hala dudaklarındaydı ve beni izlediğini biliyordum. sonu ne olur , nasıl olur bilmeden akışına bıraktım her şeyi ve hayatımda ilk defa bir şeyden zerre pişmanlık duymadım.

    çok büyük ihtimalle aşık oldum ve itiraf edemeyecek kadar korkuyorum. ama eğer itiraf edebilirsem bunu kendime biliyorum ki dünya benim için çok daha güzel bir yer olacak..
  3. az önce oturup intihar etmek istesem ilaçlarımdan kaç tane alsam yeterli olur diye düşündüm...
  4. tanıdığım ama çok muhabbetim olmayan bir arkadaşın evleneceğini duydum 2 gün kadar önce. dün gece de içip cıvıtırken tanıştığım kişi gelinmiş. tanıştıktan 10 dakika sonra beni de düğüne davet etti. şuan ne giysem yarın diye kafamı duvarlara vuruyorum , hazırlıksız yakalandım resmen.
  5. dün hastaneden dönerken eczaneye uğrayacaktım ilaçlarımı almaya. elektrik direğinin yanında minik bişey farkettim böyle renkli renkli. çıkınca bakarım dedim. yanına bir gittim ki minicik bir kedi... gözleri iltihaplanmış , minicik kalmış zayıflamış , zangır zangır titriyor... içim gitti dayanamadım. ceketimin içine aldığım gibi eve götürdüm. daha ellerimde kendini bıraktı küçücük bedeni ama vazgeçmedi mırıldamaktan... annem kıyameti koparacak biliyorum , saklarım dedim bir süre iyileşir sonra bir çaresine bakarım.
    kardeşimi uyandırdım. kardeşi olanlar bilir , suç ortağı lazım olur böyle durumlarda. odayı hamam kıvamında ısıttık , eldivenleri giydik , pamukları , sıcak suyu , havluları hazırladık işe koyulduk. sıcak suda bebek şampuanıyla yıkadık miniği pirelerinden kurtardık. sonra kuruttuk havluyla sardık kaloriferin yanına yaptığımız minik yatağına koyduk birazcık uyku çeksin diye.
    kedi sahibi olarak minik kedi için gereken her şey vardı evde. parazit ilacından biberona , mamadan göz damlasına kadar. biraz kendine geldi biz hazırlık yaparken. sesinin yettiği kadar miyavlayınca da isim verelim dedik : frida. sağ arka pembiş patisindeki minik beni kadar sevimli bişey çıktı o ufaklığın içinden dinlenince sıcakta. sarı-kahve-beyaz tüylerin arasından yemyeşil baktı bize minnetle ama sonra farkettik ki minik gerçekten çok hasta... ishal olmuş... kediler için hele ki yavruysa o kadar tehlikeli ki... veteriner arkadaşımı aradım , geldi serum taktı evde kalsın sen iyi bakarsın bilirim dedi gece vakti.

    sabaha kadar başında bekledim ama kurtaramadım o miniği... son nefesini verirken gözlerinde minneti gördüm ama kurtaramadım... o saatten beri ağlıyorum sözlük , son gününü güzel geçirdi belki ama yaşayamadı... burnunu öptüm , ellerimle minik bir yere gömdüm. kelebek oldu frida , huzur içinde uyusun...
  6. eveeeet yine bir itiraf yorumuyla damladım buraya. öyle çok uzun yazmiycam ama kendisine söz verdim yazıcam diye. maksat sözümü tutmuş olayım.

    şimdi ; bir bey var. yarı deli , zeki , eğlenceli , benim kadar manyak. matematikçi gerçi , normal olmasını beklememek lazım. neyse. bu bey 1.55 boyunda 50 kilo olan benden korktu.

    sebebine gelecek olursak : üstünde anlamlandıramadığı bir şekilde haksız bir güce sahipmişim. olmamalıymışım. neden böyleymiş. kaçıyordu yakaladım çok şükür.
    ulan gavat , o kadar her şey güzelken nereye kaçıyorsun sen? daha önce yaşanmış senaryolar bilmemne... kafanı asfalta sürtmediğime dua et. girip okuyacaksın , söylemiştim ama bir daha bak : bi daha korkaklık yapıp gitmeye kalkarsan yapacaklarımdan ben sorumlu değilim. hem beni bırakıp nereye gideceksin sayın .... ..... ?
    otur yerine sinir etme beni. hem sana kek yaptım. kahve de var. deli damarıma dokunma.
  7. geri döndüğüme göre uzun uzun yazıp anlatabilirim.

    borderline teşhisi ile uzun zamandır boğuşuyordum , yine yazmıştım zaten. geçtiğimiz günlerde teşebbüs ettiğim bir intihar girişimi ve arkasından gelen kriz nedeniyle ailem ve doktorlarımın ortak kararı doğrultusunda ruh ve sinir hastalıkları hastanesine yatmama karar verildi.
    yaşadığım yerde bu klinik olmadığı ve kapalı hizmet sunan başka bir hastane olmadığı için ailemin hazırladığı bir çantayla bulunduğumuz ile yakın başka bir ilde yatacağım hastaneye sevk edildim. açıkçası pek istekli değildim gitmek için ama verdiğim karar ve tepkiler bana verdiği zararı arttırırken yakınlarım da bundan zarar görmeye başlamıştı. neyse sonuç olarak gönülsüz de olsa yatış için yola çıktık.

    hastanede önce psikiyatrla 1 saatten fazla süren bir görüşme yaptım. ne zamandır bu tavırlarımın ve krizlerimin devam ettiğini , yakın ve uzak geçmişte ne gibi travmalar atlattığımı , uyku düzenimi ve buna benzer bir yığın şeyi sordu. ne yalan söyliyim , isteksiz cevapladım ama iyi olmak adına bir adım atmam gerektiğini biliyordum. o sırada asistanıydı sanırım doktorun , önceki doktorlarımdan gelen raporları getirdi. kullandığım ilaçlar ve diğer özel bilgilerimin olduğu zebellah gibi bir dosya... ardından kan testi istendi. aşırı doz ilaç kullanımı ve sonrasında devam etmem gereken ilaçlarla ilgili bişeymiş tam anlamadım ama 4. tüpü aldığında bayılmışım , gözümü yatırıldığım odada açtım başımda annem ve babamla. biraz kendime gelince etrafı tanıttılar , ortak alan , sigara odası , banyo vs. çok iç açıcı olduğunu söyleyemem biraz tırstım açıkçası.
    1 saat kadar süren bir oryantasyondan sonra ailem gitti ben de odama yerleştim. 2 kişi kalacakmışım. yan yatağımdaki teyzeyle tanıştım ; ayfer teyze. 2 sene kadar önce kocası cinnet geçirip hem 3 çocuğunu hem kendini öldürmüş , o da atlatamamış. sessiz bir kadındı ama yine de kimseyle pek iletişim kurmak istemedim. akşam yemek saatinde ilk defa tüm hastaları bir arada gördüm. "ulan ben normalim ne işim var burda..." demeden edemedim ne yalan söyliyim... yemekten sonra akşam ve gece ilaçlarını 3 saat arayla verdiler , ben o arada sürekli kitap okuyordum. kafamı dağıtıp ortamdan uzaklaştırmam lazımdı zira herkes ya ağlıyor , ya bağırıyor ya da başka şeyler yapıyordu. ilk gece krize girdim. kullandığım ilaçtan çok daha düşük bir dozda verdikleri için ilacımı oldukça zordu benim için. sonra serum taktılar ayrı bir odaya alıp , uyumuşum ağlayarak.
    sabah kahvaltıda etrafı biraz daha inceledim , resimler puzzlelar falan doluydu ortalık. biraz puzzle yapayım derken stajyer doktorlar geldi. aha dedim kafa dengi birilerini buldum. cidden de öyle oldu. kliniğe geldikleri zamanlarda hep beraber oturduk , sohbet ettik. doktor her sabah gelip kontrol ediyor ve konuşuyordu ama daha net bir ilgi ve terapi hissettim onlarla konuşurken. bu arada doldurmam gereken 500küsür soruluk bir şey yapıp teslim ettim. hemşire kontrol edip "çok çabuk bitirdin sen bunu. bi daha yapacaksın." dedi. o 500küsür soruyu bir defa daha cevapladım. kontrol sonrası 2 ayrı doktor geldi benimle konuşmak için. nasıl bu kadar hızlı çözdüğümü ve her iki testte de ayrı saat aralıklarıyla verilmiş olsa da nasıl aynı cevapları verdiğimi falan sordular. ben de hızlı okuduğumu ve soruların benim için cevaplarının değişmediğini falan anlattım. biraz memnun oldular sanırım emin değilim , gel sigara kahve yapalım dediler sonra. sigara odasında biraz daha konuştuk. neden intihara teşebbüs ettiğimi , neden burda olduğumu tekrar tekrar sordular. ben de yine anlattım. öğlen yemeği zamanı geldi sonra. yemek yemeden benden yine kan aldılar ve ben yine bayıldım. gözümü açamadan daha hayatımda karşılaştığım en garip insanın sesini duydum. aynen yazıyorum aşağı :,

    "sen ne orospuluk yaptın da geldin buraya? allaha dua et ağla yalvar çıkarsın seni burdan. ailen orospu olduğun için yatırmış seni buraya öyle dedi allah bana. evliyayım ben. sen gelmeden daha seni çizdim ben gir bak odaya orda sen varsın. allaha ailene ağla ağla yalvar pişmanım bi daha orospu olmiycam diye ağla. tezkereni al çıkarsın burdan. allaha dua et. bak benimle konuşuyor o tövbe edersen affet onu derim ben..."

    bu kısımdan sonra kendime gelmeye başladım : "ya bi gider misin ayılmaya çalışıyorum?"
    yukarda yazdığım şeyleri söyleyen arkadaş semra. 21 yaşındaymış. stajyerlerden öğrendiğim kadarıyla aile içi tecavüz sonucu kendini dini kitaplara vermiş. yine böyle bir günde uğradığı tecavüz sonrası intihara teşebbüs etmiş ve bu hale gelmiş. kendi hayatımı ve yaptığım şeyi sorguladım sonra. aram süper olmasa da beni çok seven bir ailem var. hayatımı adadığım güzeller güzeli 10 yaşında golden bir kızım var. arsız da olsa benimle uyuyan bir kedim var. ben neden intihar etmeye çalıştım?
    sonra aklıma aklımı alan adam geldi. bir insan için değmeyecek kadar emek verip karşılığını hiç olarak alınca zedelenen gururum yüzünden kendime zarar verecek kadar kafayı neden yedim? tamam bu kişilik bozukluğu çocukluk dönemindeki travmalar sebebiyle de ortaya çıkıyor ama bir tetikleyici olarak bu laflar hazırladığım herifin yaptıkları var.

    bugüne kadar günlerim aşağı yukarı bu şekilde geçti. şuan yılbaşını ailemle geçirmem için izin verdiler ve eve döndüm. yılbaşından sonra tekrar doktor görüşmem var. kapalı ya da açık klinikte mi kalacağıma o zaman heyet karar verecek. ilaçlarıma bizzat erişimim yasak. aile kontrolünde kullanmak zorundayım. bu sırada terapim devam edecek. özet geçtim yukarda her şeyi ama inanın bana çok daha değişik tipler de var. gülmek ya da ağlamak isteyenlere anlatabilirim en kızılından.

    bir de dipnotum var : haber almak için cliff dedim çünkü her allahın günü konuştuğum bir tek o var. anladım troll , sevmiyosunuz okey , ben de sevmemiştim en başta ama herif cidden doğal doz terapi. her neyse. siz yine beni zülfiyarinize sokacaksınız ama canınız sağolsun. o kadar kötü vakalar gördüm ve görmeye devam edeceğim ki ego problemi olan arkadaşlar bana çocuk gibi geliyor. ve evet yine başıma bi bok gelirse nick altımı whatsapp konuşmasına çevirebilir. köpeği olsun. seviyorum adamı napim yani?

    oh be rahatladım şimdilik. gidip dönersem yine döşerim buraları. ama gerçekten yaşadığınız hayatın kıymetini bilin. ölmeye çalışıp hastaneye yatırılınca ve ordakileri görünce ben halimden utandım... sevgiyle kalın gençler.